لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْأَكْبَرُ وَتَتَلَقَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ هَٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ
Süleyman Ateş
O en büyük korku, onları asla tasalandırmaz. Melekler onları şöyle karşılar: "İşte bu, size va'dedilen gününüzdür!"
Alİ Bulaç
Onları, o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve: "İşte bu sizin gününüzdür, size va'dedilmişti" diye melekler onları karşılayacaklardır.
Diyanet İşleri
En büyük korku bile onları üzmez; kendilerini melekler: "Size söz verilen gün işte bugündür" diye karşılarlar.
Abdulbakî Gölpınarlı
O en büyük korku, onları hüzünlendirmez ve melekler, onları karşılarlar da işte derler, size vaadedilen gün, bugün.
Öztürk
O en büyük korku onları tasalandırmaz. Melekler onları şöyle karşılarlar: "Bu size o vaat edilen gününüzdür!"
Çeviriyazı
lâ yaḥzünühümü-lfeza`u-l'ekberu veteteleḳḳâhümü-lmelâikeh. hâẕâ yevmükümü-lleẕî küntüm tû`adûn.
Diyanet Vakfı
En büyük dehşet dahi onları tasalandırmaz. Melekler kendilerini şöyle karşılar: İşte bu size vadedilmiş olan (mutlu) gününüzdür.
Elmalılı Hamdi Yazır
O en büyük korku bunları üzmez; kendilerini melekler: "Size söz verilen gün işte bugündür" diye karşılarlar.
Suat Yıldırım
O en büyük dehşet (Sûra ikinci üfleyiş) dahi onları tasalandırmaz. Melekler onları: “İşte size vâd olunan gün bugündür!” diye karşılarlar.
Edip Yüksel
O en büyük korku onları üzmez. Kendilerini melekler, "İşte bu, size söz verilen gününüzdür!," diye karşılar.
: