وَيَضِيقُ صَدْرِي وَلَا يَنْطَلِقُ لِسَانِي فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَارُونَ
Süleyman Ateş
Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor (tutukluk yapıyor), onun için Harun'a da elçilik ver."
Alİ Bulaç
"Göğsüm sıkışıyor, dilim dönmüyor; bundan dolayı Harun'a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril'i) gönder."
Diyanet İşleri
Musa: "Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harun'a da elçilik ver. Onların bana isnat ettikleri bir suç da vardır. Beni öldürmelerinden korkuyorum" demişti.
Abdulbakî Gölpınarlı
Gönlüm daralır, dilim açılmaz, sen Harun'u gönder.
Öztürk
"Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Görev emrini Hârun'a gönder."
Çeviriyazı
veyeḍîḳu ṣadrî velâ yenṭaliḳu lisânî feersil ilâ hârûn.
Diyanet Vakfı
(Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun'a da elçilik ver.
Elmalılı Hamdi Yazır
"Ve göğsüm daralır, dilim dönmez, onun için Harun'a da elçilik ver."
Suat Yıldırım
“Ya Rabbî” dedi, “Korkarım ki beni yalancı sayarlar, benim de göğsüm daralır, dilim tutulur. Onun için Harun'a da risalet ver!” [28,34; 20,29] {KM, Çıkış 4,10-14}
Edip Yüksel
"Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor; kardeşim Harun'u gönder."
: