وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَىٰ دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Süleyman Ateş
Belki dön(üp yola gel)irler diye, mutlaka onlara o büyük azabdan ayrı olarak, daha yakın azabı da taddıracağız.
Alİ Bulaç
Andolsun, Biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azapdan önce, yakın (dünyevi) azaptan da taddıracağız.
Diyanet İşleri
Belki yollarından dönerler diye and olsun onlara büyük azabdan önce dünya azabından tattırırız.
Abdulbakî Gölpınarlı
Biz, belki dönerler diye pek büyük azaptan önce de onlara yakın bir azabı tattıracağız mutlaka.
Öztürk
Belki dönerler diye, onlara o büyük azaptan ayrı olarak, o küçük azaptan da mutlaka tattıracağız.
Çeviriyazı
velenüẕîḳannehüm mine-l`aẕâbi-l'ednâ dûne-l`aẕâbi-l'ekberi le`allehüm yerci`ûn.
Diyanet Vakfı
En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakın azaptan tattıracağız; olur ki (imana) dönerler.
Elmalılı Hamdi Yazır
Şu bir gerçek ki, onlara o en büyük azabdan önce yakın azabdan (dünyada) da tattıracağız. Umulur ki, (kötülükten) dönerler.
Suat Yıldırım
O kâfirlerin dönüş yapmaları ümidiyle, onlara en büyük azaptan önce, dünyada açlık, musîbet, esaret, ölüm gibi peşin bir azap tattıracağız.
Edip Yüksel
Belki (ibret alıp) dönerler diye büyük azaptan önce biz onlara yakın (dünya) azabı tattırırız.