وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ
Süleyman Ateş
Ama bizi saptıran o suçlulardır.
Alİ Bulaç
"Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı."
Diyanet İşleri
Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.
Abdulbakî Gölpınarlı
Bizi, ancak o mücrimler saptırdı.
Öztürk
"Bizi saptıran, o suçlulardan başkası değildi."
Çeviriyazı
vemâ eḍallenâ ille-lmücrimûn.
Diyanet Vakfı
Bizi ancak o günahkarlar saptırdı.
Elmalılı Hamdi Yazır
"Ve bizi hep o günahkarlar saptırdı."
Suat Yıldırım
Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler “Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!”“Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu.“Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!” “Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!” [36,56; 40,47; 7,53; 38,64]
Edip Yüksel
"Bizi saptıranlar suçlulardı."