لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ
Süleyman Ateş
Ki onu size bir ibret yapalım ve belleyen kulak(lar) onu bellesin.
Alİ Bulaç
Öyle ki, onu sizlere bir ibret (hatırlatma ve öğüt) kılalım. 'Gerçeği belleyip kavrayabilen' kullar da onu belleyip-kavrasın.'
Diyanet İşleri
Su taştığı vakit, size bir ibret olmak üzere, anlayışlı kulaklar anlasın diye süzülen gemide, sizi Biz taşımışızdır.
Abdulbakî Gölpınarlı
Bu, size bir öğüt ve ibret olsun ve belleyip unutmayan kulaklarda kalsın diye.
Öztürk
Ki onu size bir hatırlatıcı/düşündürücü yapalım ve kavrayabilen kulak kavrasın.
Çeviriyazı
linec`alehâ leküm teẕkiratev vete`iyehâ üẕünüv vâ`iyeh.
Diyanet Vakfı
Onu sizin için bir ibret ve öğüt yapalım ve belleyici kulaklar onu bellesin diye.
Elmalılı Hamdi Yazır
Onu size bir ibret yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye.
Suat Yıldırım
Unutmayın ki Nûh zamanında, sular taştığı vakit, sizi (varlığınıza vesile olan atalarınızı) emniyetli gemide Biz taşımıştık! Onu sizin için hem bir ibret vesilesi kılalım, hem de can kulağı ile dinleyip ders alanlar iyice bellesinler diye böyle yapmıştık. [36,41-42; 43,12-14; 16,14; 35,12]
Edip Yüksel
Ki o size bir ders olsun ve dinleyen kulaklar anlasın.
: