فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُبِينٌ
Süleyman Ateş
Bunun üzerine (Musa), asasını attı, birden o, açıkça bir ejderha (oluverdi).
Alİ Bulaç
Böylelikle (Musa) asasını fırlatınca, anında apaçık bir ejderha oluverdi.
Diyanet İşleri
Musa, asasını yere atar atmaz apaçık bir yılan (ejderha) oluverdi; elini çıkardı, bakanlar bembeyaz olduğunu gördüler.
Abdulbakî Gölpınarlı
Musa, sopasını yere attı, derken sopa apaşikar kocaman bir yılan oldu.
Öztürk
Bunun üzerine Mûsa, asasını yere attı; birden korkunç bir ejderha oluverdi o.
Çeviriyazı
feelḳâ `aṣâhü feiẕâ hiye ŝü`bânüm mübîn.
Diyanet Vakfı
Bunun üzerine Musa asasını yere attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi!
Elmalılı Hamdi Yazır
Bunun üzerine Musa, asâsını yere bırakıverdi, o da birdenbire kocaman bir ejderha kesiliverdi.
Suat Yıldırım
Bunun üzerine Mûsâ, asasını yere bırakıverdi, bir de ne görsün: o koskoca bir ejderha kesilmiş! Elini sıyırıp çıkardı, bir de ne görsün: Bakan kimseler için parlak mı parlak, ışık saçan bir el haline gelmiş! [20,18-22] {KM, Çıkış 4,2-8}
Edip Yüksel
Asasını attı, iri bir yılan oluverdi.